Elazığ Anadolu Haber

      Devletin hazinesi kurumuş bir çöle dönerken vatandaşın canı sağ olsun misali özel tüketim vergileri başta olmak üzere iğneden ipliğe yansıyan zamlar vergi olarak hazine kasasının tekrar eski gücüne kavuşmasında yetersiz kalmaya başladı.

      Öyle ki yaklaşık iki yıl önce TOKİ’nin uygulamaya koyduğu ve kura çekilişini yaptığı ilk evim ilk arsam projesi kapsamında vatandaşa yansıtılacağı söylenen 200 bin lira olan arsa bedeli bu yıl neredeyse yüzde beş yüz artışla bir milyon liraya (eski parayla bir trilyon) liraya yükseltildi.

      Anlayacağınız enflasyonun yüzde 30- 40 arasını savunan çokbilmişler yüzde beş yüz artışı enflasyon olarak görmeyip değer artışı olarak milletin cebine iteleyince ortada ne arsa ne ev nede o arsayı yaptıracak güç kaldı dar gelirli vatandaşta.

     Her daim savunduğumuz gelir dağılımdaki adaletsizlik gün geçtikçe vatandaş arasında uçurumların önlenemez bir hale gelmesinde başrol oynarken orta direğin ortadan kalkmasına sebep olarak geriye sadece çarşı pazar artığıyla gününü geçirmeye çalışanlar ile tavanda gezinip dünyada parsellenecek yer bırakmayanlar uzayda satılacak arsa var mı düşüncesiyle gözlerini dünya dışına dikmeye başladılar.

     Durum bu şekilde topal aksak yol almaya devam ederken yüksek faiz den nemalananlar ya da üç beş yerden maaş alanlar ile birlikte illegal yollarla devletten götürenler yüksek irtifada uçuşa geçerken gariban emekli ve düşük gelirli vatandaş Pazar tezgâhlarında akşamın erken gelmesini ve tezgâh arkası malı beklemeye başladı.

      Devletin polisi 24 saat görev yaparken, gece gündüz demeden milletin can ve malını koruma adına uykusuz kalmayı göze alırken, ailesinden kopuk hayatlarının üzerine birde Türk polisi uyumaz, tatil yapmaz, bayram yapmaz, gecesi gündüzü olmaz söylemleri hangi vicdana sığar, hangi etle kemik bunu mantıklı karşılar bilemiyoruz.

      Eşit güne eşit ücretin olmadığı, kamu kurumundan emekliyle özel kurumlardan emekli olan vatandaşlar arasında oluşan maaş farkları hayat şartlarını olumsuz olarak etkilemeye devam ederken, otuz yıl devletine çalışıp prim ödemiş emekliyle, üç gün önce işe girip çalışan arasında neredeyse yüzde 50 oranında maaş farkı oluşmaya başladı.

      Bununla kalmayan düşünce bundan yaklaşık üç beş yıl önce en düşük emekli maaşı asgari ücretin altında olamaz kanun maddesini bir çırpıda kaldırarak neredeyse asgari ücreti en düşük emekli maaşının iki katına çıkarttı.

      Ev kiralarının en düşük 15-20 bin liradan başladığı, emekli maaşının 16 bin lira gibi günümüz şartlarında komik bir rakam olarak belirlenmesi Türkiye de emeklinin yaşam hakkı elinden alındı gibi söylemlerin yaygınlaşmasına sebep olurken olumlu hiçbir adımın atılmaması gözü yaşlı emekli sayılarının milyonlara ulaşmasına sebep olmaya başladı.

     Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda ise, gözü ve gönlü doymayanların milletin emeğiyle ve parasıyla gününü gün ettiklerine şahit oluyoruz. Üç beş yerden maaş alanlar, çevresini lortlar meclisine çevirirken adamı ve torpili olmayan vatandaş ise sözlerini, yarına kalır yanlarına kalmaz diyerek noktalıyor.

      Dünyanın geçici gerçeğin kalıcı olduğunu unutup oturduğu koltuğu bulunmaz bir nimet olduğunu sanalar ise helal ve haramı birbirine karıştırıp bir daha mı geleceğiz dünyaya düşüncesine kapılanlarla dolmuş.

      Götüren götürene, çalan çalana. Sıfırdan gelip önlenemez bir şekilde uçuşa geçenler, birken bin edenler, zalimliğe meyilli olup zulüm edenler, fakiri hor görüp bulduğu saltanatla kendilerini padişah olarak görenler, inanın tavuklar her zaman altın yumurtlamaz sizin için, bu ülke çok yıkılan eriyip giden dağlar gördü.

Götüreceğiniz iki metre bez oda nasip olursa.

 Alacağınız bir dua oda nasibinizde varsa, yoksa padişah neylesin, vezir neylesin.

Elazığanadoluhaber/Mehmet DUMAN