Geçmişe Takılınca
Geçmişe Takılınca
Yıllardır söylediklerimizin her daim arkasında durduk. Yaklaşık kırk yıldır çeşitli dergi ve gazetelerde köşe yazarlığı ve genel yayın yönetmenliğimizin yanı sıra yerel ve ulusal kanallarda program ve spor müdürlüğü yapmış bir kardeşiniz olarak yiğitlerin diyarı Gakgoların ata ocağı şehrimize bakış açımız hiç değişmedi.
Yanlışa yanlış dediğimizde, doğruya alkış tutmayı benimserken öneri ve yorumculuk yanımızı her daim ön planda tuttuk. Şehre sevdalandık, şehrin kederi ve tasasıyla üzüldük. Şehrin sevinciyle gülüp oynadık.
Geriye doğru çayımızdan bir yudum aldıktan sonra geçtiğimiz aylarda Milli savunma bakanlığının çeşitli kademelerinde bürokratlarımızın varlığını haber yaptığımız Anadolu haber sitemizdeki teknofest fuarının bu şehre çok yakışacağını yazdığımız haber aklımıza geldi. Biz eski havaalanı pistimizin bu festival için yabana atılmaması gerektiğini, üniversite ve kamu kuruluşlarıyla, bu konuda önemli bir konumda bulunan bir siyasetçimizin Elazığ bunu kaldıramaz sözlerine rağmen, Elazığ’ın büyük bir başarı örneği göstererek bu işi rahatlıkla yapabileceğini savunduk. Şehrin tanıtımı adına, şehrin hak etmişliği adına bu festivali rahatlıkla düzenleyebileceğini anlattık.
Döndük yiğitlerimizin bir tur atmazsak işimiz rast gitmez dedikleri Gazi Caddemize takıldık. Yıllar içerisinde kırpıla, kırpıla gidiş geliş olarak kullanılan şehrin can damarı caddemizin nasıl eriyip zamanla yok olduğuna seyirci kalışımıza ve alternatif yol üretemediğimize yandık. Gazi caddesinin tamamen yaya yolu olarak düzenlenmesi gerektiğini anlatırken araç ve yaya trafiğini bu caddenin artık kaldıramadığını yazdık. Cumhuriyet meydanı otoparkı ile proje aşamasında olan orduevi yer altı otoparkı şehre girişte son durak olarak dikkate alınırsa bu özlem giderilebilir dedik.
15 Temmuz Meydanı (PTT. Meydanı) yar altı ve üstü düzenlenirken bu alanın kesinlikle açık hava müzesi haline getirilmesi gerektiğini savunduk. Eski ayakkabı boyacıları, gazete satanlar, manifaturacılar, roman ve kovboy kitaplarını kiraya verenler, su satanlar, lahmacun satanlar, eski köy minibüsleri, kart postalcılar ve belediye otobüs durağı olarak düzenlenen yıllardan oluşan açık hava müzesi önerisinde bulunduk.
Zübeyde Hanım caddesinde yürürken resmi kurumların şehir dışına taşınmaları gerektiğini dile getirdik. Kabul görmemiş gibi devlet su işlerinin yeniden aynı yerde betonlaşmasına ve orman bölge ile işletme müdürlüğünün yolun karşı tarafında yapılmasına seyirci kaldık. Şehri ne yazık ki 50 yıl sonraya taşıma da bugünkü menfaatleri aşamadık.
En son geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet mahallesini, Abdullahpaşa, Hilalkent ve Çaydaçıra gibi mahallelere bağlayan İmam efendi bulvarına dokunduk. Caddenin düzensizliğini anlatırken kaldırımı olmayan bulvar için orta refüjün tıpkı Keban yolunda olduğu gibi yeniden düzenlenmesi gerektiğini anlattık, dile getirdik. Ara sıra TEDAŞ yerleşkesi içerisinde bulunan yüzlerce dönüm arazinin peşkeş çekilmeden tıpkı kültür park gibi düzenlenmesini talep ettik. Şehir için yeni bir nefes yeni bir oksijen dedik.
Hafta sonu şehrimizin gözbebeği Elazığsporumuzun maçı için stadyumun yolunu tuttuk. Maçların tıka basa taraftar yoğunluğuyla dolup stada sığmaz olduğunu görünce bir kez daha kahrolduk, geçmişte yazdığımız yazılar aklımıza geldi. Şehir içerisinde yapılacak stadyumun ileride bu yükün altından kalkamayacağını belirttik. Ne yazık ki gelinen noktada stadyumun kapasite sayısı düşük kalınca ilerisi ve üst ligler için şimdiden çareler aramaya başladık, stadın yetmeyeceğini yeni anladık. Şehir içinde aynı yerinde denilerek yapılan stadyum ne yazık ki bugün altyapısı ve kapasitesi ile sorgulanmaya başlandı.
Geçmişe yolculuğumuzda çok defa gastronomiye dikkat çekmeye çalıştığımız çalışmalarımız aklımıza geldi. Türkiye de ikinci sırada dediğimiz yemek çeşitliliğimizi gelecek nesillere aktarmak için geldiğimiz noktaya elimizde koskoca bir sıfır kaldı. Tanıtım için ne fuar düzenleyebildik ne de festival, sonuçta sınıfı geçmeyi beceremedik.
Şehrin tanıtımı için geçmişte Uluslararası Harput ve çayda çıra kültür ve sanat festivalimizin olduğunu hatırlatırken bugün salçalı köfte mecburiyetiyle gençleri piste çağırdık. Yarımada olan yerleşkemizi tanıtamadık, gerek su sporları gerekse kültür hazinemiz Harput için bir tane bile uluslararası festival düzenlemeyi düşünemedik ya da becerebileceğimizden şüphemiz oldu.
Dönüp bugüne bakıyoruz, yazdığımızın ya da şehir insanının ortak beklentisi olan bu gönülden arzu edilenlerin hiçbiri için bir çalışma yapılmamasına üzüldük. Yüz yıl öncesi fayton ya da atlı araba olarak düzenlenen yollarımızı halen kullanır olmamızın yanı sıra o yolları bile aynı mesafede bırakmadık. Yıllar önce Hızlı tren dedik, söz verenleri bol keseden atanları alkışla dinledik, proje askıya alındı başka diyarlara yollandı. Şehrin ilk kurulduğu yıllarda yapılan rayları yenileeeyemedik
, Malatya da trenin lokomotif değiştirerek yoluna devam etmesini bekledik. Siyaset diyoruz, adamcılık diyoruz, lobi diyoruz, koltuk diyoruz geçiştirmeye çalışıyoruz.
Düşünüyorum da, geldiğimiz noktada yapılanlar için elbette çağın gereksinimi diyerek savunma yapıyoruz ama bu çalışmalara gönül veren ve elini taşın altına koyanlar içinde teşekkürü ihmal etmiyoruz.
Biz sadece üzerimize düşen duygularla, şehir için bekleneni, arzu edileni, olması gerekeni, eksik olanı, düzeltilmesi elzem olana dokunuyoruz.
Çünkü şehrin şu sıralar gönlü çok kırılmışa benziyor bilenlere duyurulur.
Sevgiye kalın.
Mehmet DUMAN
0 Yorum